Noun:
sınır, sınırlama, hat, hapsetmek, zirve, ödünç vermek, netlik, borç, yan, uyandırmak.
Verb:
hapsetmek, doldurmak, şey, girmek, önlemek, Kontrol, engellemek, dizginlemek, sıkmak, sürahi, kravat, tutturmak, bağlamak, kucaklamak, tutmak, alıkoymak, blok, çevrelemek, kafes.
I asked him to CONFINE his salacious acts