Noun:
hediye, mevcut, teklif, sunum, armağan, ayrılmak, ayrılık, elveda, uzaklaştırma, şimdiki zaman, şu günlerde, belge, rüşvet, teori, prensip, kültür, doktrin, Felsefe, ödül, kabul.
Verb:
ileri sürmek, mevcut, kılmak, teklif, getir, kurmak, takdim etmek, öncülük etmek, şov, ekran, belirtilen, gösteriş, hava, ortaya koymak, uzatmak, yukarıya koşmak, üretmek, nutuk çekmek, hassas, vermek, ödeme, göndermek, geri ver, hediye, büyüklük taslamak, hibe, çıkmak, dikmek, düzenlemek, korumak, dik, Gönder, bağışta bulunmak, bağışlamak.
Adjective:
akım, mevcut, gerçek, acil, geldi, görevli, eli kulağında, ortaya çıktı, yaygın, olmak, yonetmek, tutma, kalma, bulunan, işgal, yaşadığı, koşu, hareketli, gidiş, olağan, hazır, çabuk, canlı, hızlı, evlendirilen, yakın, Elde edilen, Konut, yaşam, yöneten, yönetmenlik, sürekli, ilerici, ben mükemmelim.
Lady Sansa, it is my honor to PRESENT my grandmother.
early Christmas PRESENT.
I'll tell you what, I'm going to give you a PRESENT.
he can’t be PRESENT.
They say, if we PRESENT a united front,